27 Ocak 2023 Cuma

TÜRKİYE, DOĞU TÜRKİSTAN’A SIRTINI DÖNMEZ!

(NASİP OLURSA BU BLOGDA, BİR GRUP DEĞERLİ İNSANLA BİRLİKTE ZAMAN ZAMAN DÜŞÜNCELERİMİZİ, SÖYLEMEK İSTEDİKLERİMİZİ PAYLAŞACAĞIZ. BU DA BENİM BLOGDAKİ İLK YAZIM. HAYDİ BİSMİLLAH!)


            Çin, uzun zamandır, tüm dünyada olduğu gibi Türkiye'de de Doğu Türkistanlıların sivil hak arayışı ve tepkilerini sindirmeye çalışıyor. Bunu devletler düzeyinde yaptığı gibi kontrolü altına aldığı/kendine meftun odaklar yoluyla yürüttüğü de biliniyor.
            Türkiye ise yeni bir uluslararası düzenin ve kamplaşmanın şekillendiği bir konjonktürde var olabilme ve etkin bir varlık gösterebilmenin mücadelesini veriyor. Öyle ki kimi "müttefik"lerinin silahları da üzerine çevrilmiş durumda. Dolayısıyla, uluslararası politikada bir denge politikası uygulama mecburiyetinde kalmaktadır. Elbette, yapılan yanlış uygulamaları gerektiğinde en sert şekilde eleştirmeliyiz ama bu gerçeği de göz ardı etmemek üzerimize düşen önemli bir sorumluluktur. 
        Ne var ki bu vaziyeti fırsat bilen bazı kesimlerin Uygurlar meselesi yoluyla içte ve dışta Türkiye'nin itibarını zedelemek, ülkeyi Çin'e yandaşmış gibi göstermek telaşına düştükleri görülmektedir. 
            Öncelikle, şu hakikati hiç unutmamanın her Doğu Türkistanlının boynuna bir borçtur kanaatindeyim:
                Türkiye, Osmanlı Devleti döneminden başlayarak, bugüne kadar Doğu Türkistan meselesine gözlerini hiç yummamış, hiç bir zaman orada yaşanan gelişmeleri görmemezlikten gelmemiştir. Her zaman, gizli ya da açık, başka hiçbir ajandası olmadan her zor zamanında elinden gelen her türlü desteği göstermiştir. Bununla ilgili yüzlerce belge, tanıklık, yaşanmışlık vardır; uzak-yakın tarih buna şahittir. Hatta Doğu Türkistan'la ilgili faaliyetlerin bir gizli genelge ile baskı altına alınmaya çalışıldığı 1990'lı yılların sonlarında bile, dönemin başbakanının, o yılların en önemli Doğu Türkistan sivil toplum teşkilatı başkanına özür mahiyetinde bir mektup gönderdiğinin bizzat tanıklarından biri de benim.



       Dolayısıyla Doğu Türkistan meselesinde Türkiye'yi duyarsızlıkla suçlamak, en azından insafsızlıktır. Evet, yapılan yanlışlıklar, uygulamaya çalışılan yanlış politikalar olabilir, yukarıda verdiğim örnekte olduğu gibi, olmuştur da. Ve elbette böyle yapıldığında mutlaka eleştirilmesi, yanlışlıklar güçlü bir şekilde ortaya konulmalıdır. Ancak bunu yaparken, Türkiye'yi suçlar bir dil kullanmaktan her zaman özenle kaçınmak gereklidir. Kimi zaman, bilerek ya da bilmeyerek, kişisel ya de değil de olsa sergilenen yanlış tavırlar Türkiye'yi Türk dünyasına kötü göstermeye çalışanlara malzeme haline getirilmemelidir. Unutulmamalıdır ki, Doğu Türkistan davasının dünyadaki en samimi hamisi hep Türkiye Türkleri olmuştur ve olmaya devam etmektedir.
        Bu vesileyle yaşadığım ilginç bir olayı da burada paylaşmak istiyorum. Dünyanın en etkili gazetelerinden kabul edilen yabancı yayın organlarından biri, bana ulaşarak, Türkiye'nin Uygurlar politikası diyerek özetleyebileceğim bir konuda görüşlerimi almak amacıyla mülakat yapmak istedi. Ben de yukarıda yazdıklarım çerçevesinde cevaplar verdim. Ama beklentinin farklı olduğunun da idrakindeydim. Nitekim öyle de oldu ve yayınlanmadı. Eminim ki, Türkiye'ye yönelik eleştirel ifadelerde bulunmuş olsaydım, başka türlü olurdu.
          Velhasıl tekrar etmek isterim mi, Türkiye Cumhuriyeti Devleti, Türkleri Türkleri Uygur Türklerini hiçbir zaman yalnız bırakmadı, bırakmaz da. Görünürdeki vaziyet ne olursa olsun. Çünkü bu bir kardeşlik borcu olduğu kadar Türkiyemiz için bir beka meselesidir ve siyaset üstü bir konudur.
            Bu mesele böyle de bilinmelidir...

25 Ocak 2023 Çarşamba

 Hayırlara vesile olsun inşaallah

Benim blogger ismi “köşe taşı”( şimdilik)

                         Bekir yıldızcı



24 Ocak 2023 Salı

Az Bahsi

Bu mecradaki yazılarımıza güzel Türkçe'mizdeki "az" kelimesi hakkında hasb-i hâl ederek başlayalım. Tek heceli, iki harfli derin bir derya: AZ

Ele avuca sığmayan, dağlar kadar ağır, ovalar kadar engin duygularımızın vefakâr taşıyıcıları olan kelimelerin her biri bir başka güzel. Sağlı sollu saldırılara rağmen dipdiri, dimdik duran güzel lisanımızın güzel kelimeleri. Bugün binlerce kelime arasından bu kısacık söz/cük bize göz kırptı. Her yönüyle "ismi ile müsemmâ" başka bir kelime var mı acaba? Şu güzelliğe bakar mısınız? "Az"dan neyi kastettiğimizi, kullandığımız kelime daha dudaklarımızdan çıkarken belli ediyoruz. "Az" derken bile "az" harf kullanıyoruz. A ve Z'den ibaret. Biraz abartı gibi gelebilir ama gerçekten bu derinliği düşündükçe içim bir tuhaf oluyor. Az ama "öz"ün ete kemiğe bürünmüş hali. Alfabenin ilk harfi ile son harfi. Arada kalan harfler bu ikisi arasına gizlenmiş adeta. Hepsinin adına çıkıyorlar dudaklarımızdan. Zira "az"ı ifade ederken çokluk olmaması lazım. "Çok" dedim de aklıma geldi, bu "az" kelimesi o kadar muhteşem bir yapıda ki, zıddını bile hizaya getirmiş. Kendisindeki azlık zıddına yansımış. Yukarı-Aşağı, Üst-Alt, Yeryüzü-Gökyüzü, vb. derken dikkat ederseniz, zıtlarda bir uyum var. Az-Çok ikilisindeki uyum "az"ın azlığından kaynaklanıyor. Çok'u ifade ederken bir sürü heceden oluşan bir kelime bulunsaydı "az"a  gerçekten ayıp olurdu.    

Ve "az"ın şânına uygun bitirelim yazımızı. Az ve öz konuşmak için "Öz"e müracât edelim:

بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَٰنِ الرَّحِيمِ

 قَلِيلًا مَا تَشْكُرُونَ 

Ne kadar da az şükrediyorsunuz!
(A'râf Suresi 10.Ayet)

Vesselam..