Dr. İsrafil
Kuralay
Budapeşte’de Türk
izleri
Orta Avrupa’nın şirin ülkesi Macaristan’a farklı nedenlerle
farklı zamanlarda gitme imkânı buldum. Biz Macaristan’ı bir Balkan ülkesi
olarak değerlendiririz ancak Macarlar kendilerinin bir Avrupa devleti olduğunun
altını çizerler. 165 yıl Osmanlı idaresinde kalan Macarlarla hikâyemiz çok uzun
zaman önceye dayanmaktadır. Hunlar zamanında Orta Asya’da aynı milletin evlatları
olarak bozkırlarda beraber at koşturmuşuz.
Batıya olan uzun yolcuğumuzda Macar Türklerinin yolu Avrupa’ya bizimki
Anadolu’ya düşmüş. Yüzyıllar sonra bir
kökten gelen farklı iki dine mensup iki büyük devlet olarak karşı karşıya
gelmişiz. Macaristan, Kanuni Sultan Süleyman tarafından 1526 yılında
fethedildi. Osmanlı fethettiği her yere medeniyet eserlerini de götürmüştür.
Bugün Macaristan topraklarının her yerinde Osmanlı devletinin yaptırdığı
eserlerle karşılaşırsınız. Diğer Avrupa
ülkelerinde olduğu gibi Macaristan’da Osmanlı eserlerinin büyük çoğunluğu yok
edilmiştir.
Macaristan ile Türkiye arasında ilişkiler en üst düzeyde
olumlu seyrediyor. Bu iyi ilişkiler Macaristan’ın Türk Devletler Topluluğuna
gözlemci konumunda katılımını sağladı. Macaristan’ın topluluğa katılmasında en
önemli sebeplerden bir tanesi de Macarların Türk kökenli olmalarıdır. Türklük
konusu Osmanlı döneminde gündeme gelmemiş çünkü Ortaçağda din daha baskın
unsurken Fransız İhtilalinden sonra milliyet öne çıkmıştır. Yıllardır Macaristan’da
Büyük Kurultay düzenlenerek Türk halklarının katılımıyla önemli etkinlikler
düzenlenmektedir.
Birinci dünya savaşıyla dağılan Macaristan İmparatorluğu hem
topraklarını hem de nüfusunu kaybetti. Bugün Macaristan’da 10 milyon insan
yaşarken bir o kadarda Avrupa’nın çeşitli ülkelerinde bulunmaktadır. Macaristan
nüfusunun beşte biri yaklaşık 2 milyon kişi başkent Budapeşte’de ikamet
etmektedir. Bu yazıda Budapeşte’deki Türk izlerinden söz edeceğim.
Macaristan’ın her şehri için ayrı bir yazı konusu olur.
Budapeşte Tuna Nehri’nin iki yakasında kurulmuş tarihi
eserlerle dolu bir şehirdir. Tuna Nehri Buda ile Peşte’yi birbirinden ayırıyor.
Tuna öyle geniş bir alan kaplıyor ki adeta denize benziyor. Tuna Budapeşte’de
durgun ve sakin akıyor, ortasında Margaret adası bulunuyor. Bizim İstanbul’daki
Kız Kulesi gibi onunda efsaneye dayalı bir hikâyesi var. Kral kızı Margaret’i
korumak için adayı imar etmiş. Tuna’nın batı tarafı Buda yani bizim Nazlı
Budin, doğu tarafı ise Peşte 1800’lerin sonlarında birleşerek Budapeşte olmuş. Budapeşte çok sayıda tarihi esere sahip
görülmeye değer bir şehir olarak ziyaretçileri kendine çekiyor. Osmanlıdan
kalan eserlerin izleri Budin tarafında bulunuyor.
Gülbaba sizi
çağırıyor
Budapeşte’ye giden Türklerin ilk uğrak yeri Budin’de bulunan
Gülbaba oluyor. Gülbaba Kanuni zamanında Budapeşte’ye yerleşmiş bir dervişi. Bir Türk için yüzyıllardır bu şehirde nöbet
tutan Gülbaba’dan destur almadan şehre girmek bir ayıp sayılır. Kaldı ki sadece
Türkler değil Macarlarda Gülbaba’yı seviyor ve ona hürmet ediyorlar. Adeta
birleştirici unsur olarak varlığını sürdürüyor. Bundan birkaç yıl önce
gittiğimizde sadece Türbe ve bahçesinde birkaç mezar taşı vardı.
Bu defa bir güzel hoş
bir gelişme ile daha karşılaştık. Budapeşte’ye hâkim bir noktada bulunan Güllü tepenin
üzerinde bulunan türbenin girişinde yapılmış Gülbaba anıtı sizi karşılıyor. Türbe, bahçesi ve mezar taşları yeniden gözden
geçirilerek tamir edilmiş. Türbenin alt tarafında yeni bir müze yapılmış.
Koridor tarzında yapılmış müzede Macaristan’daki Türk tarihi çeşitli eserler
vasıtasıyla anlatılmış. Bir gravür dikkatimi çekti Osmanlı döneminde
Budapeşte’nin görünümü cami siluetinin egemen olduğu İstanbul’a benziyor. Artık
o görünümden eser yok. Şu anda Budapeşte’de bir tek tarihi cami bulunmuyor. Macaristan’daki bu hafıza müzesi TİKA ve
Macaristan Kültür Bakanlığı’nın desteğiyle yapılmış. Müzede küçük kahve
hediyelik eşya satış bölümü ziyaretçilere hizmet ediyor. Rehber eşliğinde
dolaştığımız türbeden Gülbaba hakkında yazılmış bir kitap alarak çıktık.
Kitapta Gülbaba’nın nereli olduğuna ve ne zaman yaşadığına dair
bilgiler bulunuyor. Evliya Çelebi türbede bulunan bir beyitten dolayı
Gülbaba’nın Merzifonlu olduğunu ifade eder. “Merzifon’dan gelerek tuttu vatan /
Şah Süleyman zamanı Güllü Baba.” Bugün
Gülbaba’nın kim olduğundan öte iki toplum arasında bir dostluk simgesi olarak
varlığını sürdürüyor.
Son Vali: Vezir
Abdurrahman Abdi Arnavut Paşa
Osmanlı Devleti’nin çekildiği yerlerde büyük dramlar yaşandı
ancak ne tarih hakkıyla bunu yazdı ne de millet hatıralarında yaşatabildi.
Budin’in son valisi Vezir Abdurrahman Abdi Arnavut Paşa 70 yaşında şehit oldu. Kahramanlığını düşmanları Askeri Tarih
Müzesinin bahçesindeki mezar taşına yazarak tescil ettiler. “145 yıllık Türk
Egemenliğinin son Buda Valisi Abdurrahman Abdi Arnavut Paşa bu yerin yakınında
1686 Eylül ayının 2. günü öğleden sonra yaşamının 70.yılında maktul düştü.
Kahraman düşmandı, rahat uyusun!”
Camisiz Mahzun Minare
Budapeşte yakınlarında Erd Kasabasında Hamza Bey Palankası Camii
Hamza Bey tarafından yapılmış. Türk hâkimiyetinden sonra kaderine terk
edilmiştir. Daha sonra sel nedeniyle yıkılmış ve sadece minare kalmış.
Kasabanın girişinde yolların kavşağında yıllara meydan okuyan minarenin
mahzunluğu yüreğimi burktu. Mescidin
bulunduğu alana sonradan betondan bir mihrap yapılmış. Minareyi ve mescidi
şenlendirmek için ezan okuyup vakit namazını kıldım. Burası mamur iken namaz
kılan müminlere dua ettim.
Galiçya
Şehitliği
Birinci Dünya Savaşı sırasında Galiçya Cephesinde 1916-1917
yıllarında 15.Kolorduya mensup 1050 askerimiz şehit olur. Macaristan’ın farklı
bölgelerinde şehit düşen askerlerin bazılarının naaşları Budapeşte
yakınlarındaki Türk Şehitliği’nde toplanmıştır. Bu mezarlıkta 480 şehidimizin
adları kayıtlıdır. İsmi meçhul olan şehitlerimiz de var. Şehitliğin yan
tarafında Müslüman mezarlığında çok eski dönemlere ait Türklerin mezarları
bulunuyor.
Budapeşte
Kalesinde Türk Şehitliği
Akşam yemeğinde Budapeşte’de yaşayan Türk dostlarla sohbet ederken
kalede Türk Şehitliği olduğunu anlattılar. Vakit geç olmasına rağmen görmek
istedim. Kalenin içinde 10-15 civarında mezar başı toplanmış ve etrafı
çevrilmiş. Bunlar binlerden tarihe, yok edilmeye direnip ayakta kalanlar. Bize
de Fatiha okumak, dua etmek nasip oldu.
Budapeşte görülmeye değer bir şehir. Türk tarihi açısından da çok
şey ifade ediyor. Ancak geriye çok az iz kalmış. İzler sürülürse yeni eserler
ortaya çıkacaktır.


